31 Ocak 2013 Perşembe


Bugün günlerden 1 Şubat 2013..

.Belkide hayalin gerçeğe açılan o tonlarca ağırlıktaki üzerinde onlarca kilit olan devasa kapısını tüm gücümle itmeye başladığım benim için bir ''DÖNÜŞÜM'' günü.

Şimdi biraz anlatıyım size... bu kapının ardında neler var , ne olacak ben bu kapıyı açıp diğer boyuta geçtiğim zaman bahsediyim sizlere...Ama önce tanıyın beni...

Nispeten serin bir 14 Temmuz sabahı saat 05 14 de açmışım bu dünyaya gözlerimi..Normalde 9 ay 10 günlük bir süreçte gelişimini tamamlayıp dünyaya gelmesi gereken bendeniz 7 ay gibi kısa bir sürede annemin de yardımları ile gelişimi tamamlamış ve artık çıkmak istiyorum diye anne karnına uçan tekmeler atmaya başlamışım...Kadıncağız daha fazla dayanamamış ve ismi Erkay olacak bu yaramaz velet 14 Temmuz 1981 günü başarılı bir sezeryan operasyonu ile Nişantaşında Amerikan hastanesinde açmış dünyaya gözlerini...7 aylık olmama ragmen sevgli Dr 'um almış beni evirmiş çevirmiş incelemiş şöyle bacaklarımdan sallamış popomo bir şaplak yapıştırmış ve bu çocuk için küveze gerek yok demiş vermiş hemşireye...Hani ozamandan belliymiş hayatın benim için standart ,sıradan ve alışılagelmiş lmayacağı....

Cocukluk ,gençlik ,ergenlik hepsi normal dışı geçti benim için..Çok çok anlatıp canınızı sıkmak değil amacım ama bu kapının ardında yaşanacakları net görebilmeniz adına kısa bir özet geçmek istiyorum sadece...

Çocukluk yılları benim için oyun oynamak keşfetmek ve yaramazlık yapmaktan ibaretti...Çok küçük yaşda hayatımın belkide en büyük aşkı olan SPOR ile tanıştık...Çok alımlıydı çok cekiciydi benim için....Adrenalin,heyecan,mücadele ,arzu tüm istediğim duyguları barındırıyordu bu sevgili...

Adı basketbol oldu o dönem...ve tam 18 yıl sürdü ilişkimiz iyi kötü günlerimiz başarılı başarısız denemelerimiz oldu ...ama sonradan anladım aslında her maglubıyetimin en büyük zaferimin temellerini oluşturduğunu...Bugun bu kapının ardından tum gücümle diğer boyuta geçiyorsam basketbol dur en büyük etken spordur aslında....

Cocukken evden ekmek almaya diye çıkıp kaçıp Yeşilköy sahiline gitmekten ibaretti hayat benim için..Doğuştan yüzme öğrenmiş olduğuma inanan ben en büyük huzuru suda bulurdum denizde bulurdum....

Hergün kaçarak gittiğim sahil yaşım ilerledikçe daha geniş hayallere gebeydi benim için....Önceleri sadece kayalıklardan atlayıp yüzen martılara karabataklara kru ekmek götüren ben yıllar geçtikçe yeni ufuklara yelken açmaya başladım....O nedenledirki hem merakıma hemde haya gücüme yenildiğim ilk sandal çalma operasyonum 11 yaşındayken oldu...soğuk bir kış günü sabahın köründe peşimde herzamanki gibi onlarca sokak köpeği dostum ile tutmuştum yeşilköy sahilinin yolunu.....dostlarım ve ben koşarak kayalıklara giderken 4-5 metrelik bir sandal takıldı gözüme o denli ihtişamlıydıki benim için Titanicden farksızdı.....çok uzun düşünmeden kendimi bir anda kayalıklardan sandalın içinde bulmuştum ve onlarca köpeğimin arasından beni en çok sevdiğine inandığım ve adını ÇOMAR koydugum alman kurdu kırması dostumda hiç düşünmeden atladı sandalın içine...ama bir sorun vardı......bu sandal bizim değildi..sevgili anne ve babamın bana herzaman söylediği cümleler aklıma geldi...^^izinsiz bir şey yapma.......başkasının malını sakın izinsiz alma....^^ tabi bunları söylerken bu yaramaz veledin 11 yasında sandal çaacağı aklıllarının ucunan bile geçmezdi ....

Neyse kısa bir düşünme ve sonrasında Çomar'ın da bana verdiği güven hissi ile başladım ipleri çözmeye...Bu arada Çomar ile tanıştırayım sizi...Kendisi Alman kurdu kırması dünyadaki belkide en cesur köpekti.....umarım kendi cennetinde mutlusundur dostum....8 yaşında başladı onunla ilişkimiz ben bahçede babam ile balıktan gelmişken neredeyse bir kova balığı eve çıkarırken bir kedi geldi önce yanımıza adını Afacan koyduk ve oda bizimle beraber tam 5 güzel yıl geçirdi....sende cennetinde mutlusundur AFO...sonra biz afacanı beslerken arka bahcede calıların arasında zayıf cılız bir köpek belirdi gözüme...benki tüm hayvanların dostu olan erkay bu soguk gecede evden kacmalı ve beslemelıydım o yavruyu...o bana gelmişti buna inanıyordum ben...kactım besledım yıllarca hep aynı saatde okul cıkıslarında geldı yanıma eve kadar eslık ettı ve sonra gozden kaybolup gitti...hiçbir zaman bahcemızde durmadı sankı hayalet gibi ne zaman dışarı cıksam yanımda belirir gideceğim yere kadar beni takip eder bırakır bir yerlede oyalanır bekler sonra alır eve getirirdi...hiç kavga etmediler afacan ile kedi köpek deyimini sanki hiçe saydılar....koruyucum gibiydi futbol sahasında ettiğim kavgalarda uzaktan koşarak gelmesi herkesin bana ayrı bir saygı duymasına sebep olurdu:)

Tamam cok uzatttım ama anlatmak ile bitmez comar ve facan ıle maceralrım benım....Gelelim sandal sefamıza.....ipleri çözdük.....ve kendimizi yeşilöyün engin sularına doğru açılırken bulduk..ama bir sorun vardı kürekler çok agırdı ve comar sureklı hareket ettiğinden yalpalaya yalpalaya gidiyorduk....önce hafif bir korku endişe hissi uyandı içimde...ama bunu hisseden comarın kayıgın kıc kısmında yatması ve denge saglamamız ıle endişe yerini keyfe bıraktı....

ozaman için üçük sayılabilecek cüsseme ragmen asılıyordum kureklere...sevgilimin hediyesiydi bu kuvvet bana ..sporun....

kayalıklardan uzaklastıkca evler tekneler hersey ufalmaya başlıyordu....onlar ufalırken benım hayallerım o derece hızlı buyuyor ve uçsuz bucaksız oluyordu..dedimya denize cok meraklıydım dunyanın en basarısız öğrencisi olan ve ders kitaplarını en büyük düşman olarak gören ben denizle ilgili en ufak bir yazıyı makaleyi bile keser saklardım..SADUN BORO ydu benım kahramanım...Ondan ogün o sandalın ipini çözerken kendime bir kerteriz noktası almış ve onu asla gözden kaybetmeyeceğime kendi kendime söz vermiştim.....Sahildeki klisenin haçı.....yolculuğum o haçı nokta olarak görene dek devam etti ...Çomarda bende cok eglenıyorduk artık kurek cekmıyor sadece dumene ufak dokunuslar ıle yonumuzu kaybetmemey calısıyorduk.....doğa da bize olan saygısından buz gibi ama ruzgarsız bir hava ile eşlik ediyordu bu iki cılgın dosta....

tam 4 saat sonra denizinde hafif kıpırdanmaya başlaması ile geri dönüş yoluna geçtik zor ve maceralı bir yolculukdan sonra sahildeki sillüyetler belirginleşmeye başlıyor ve başlangıç noktamıza git gide yaklaşıyorduk.....içimde derin bir korku vardı ya kayıgın sahibi geldiyse ve kaygıını bulamadıysa? ya babamlar benı merak ettıyse?ya bır sorun cıktıysa? tum bunlar ıcımı kemırmeye başlamışken yıne o comarın guven dolu havlaması ıle ırkıldım ve kendıme gedım....korkacak bırsey yoktu sahıbı geldıyse anlatırdım durumu..babamlar merka ettıyse gerı dondugume gore sorun yoktu....yaklastım once comar atladı sandaldan sonra ben bagladık aldığımız emaneti kıyıya ve ılk denız seyahatımızı tamamladık Comar ıle....

Cebımdekı harclıgım ile sahildeki seyyar kokoreç satıcısından bana bır ceyrek comara bır yarım kokorec bırde ayran aldık ve kutladık ılk deniz zaferimizi....

Bu hayatımın ılk buyuk macerası olduugundan uzun uzun anlattım .....belkide bugunlerın habercısıydı benım ıcın.....

Sonrasında yıne spor dolu bır genclık guzel dostlukların arkadaslıkların kuruldugu uzun yıllar gecti gittii...

Çok yi arkadaslarım mukemmel dostlarım oldu....Birinin ismini unutursam diye adlarını yazmıyorum...ama onlar hepsı kendını cok ıyı bılıyor...

O muhtesem dostların yanında can yldaşı hayvanlarımda oldu...onların adını yazmak ve rularını selamlamak istiyorum...Comar, Afacan,Hook,Burny,Bella,ve adını sayamadıgım sayısını hatırlayamayacagım mukemmel dostlarım.....

Herseyı beraber paylastık ....

Ve şimdide onların ruhları canım oğlum GÖLGEDE hayat buluyor...Gölgem ....

Evet bu deli adamı kısaca anlattıgımıza göre gelelim şimdi kapıyı araladıgımızda neler yapacagımıza.....